9.8.10

la straniera

Yolculuguma, macerama baslayali aslen bi 3 gun oldu sanirsam. en basa sarmak lazim hicbir seyi gecmeden, atlamadan anlatmam icin dusunsel bir efor sarf etmem lazim.

pazar, 1 agustos. havastayken sunu dusundum, sabiha gokcen o kadar da uzak degilmis, belki trafik olmadigindan bana oyle geldi ama, cekilir bir yolmus yani.

sabiha gokcen’in kapisindayken ise soyle dusundum, ataturk havaalanini kapatmislar. megersem biz turkler yolculuk etmeye cok merakliymisiz, nasil bir kalabalik belli degil. ucagim gece 11’de oldugundan biraz acikmistim, ve kendimi pizza memeleketine gelmeden once pizza yerken buldum, sanirim turkiye sinirlari icerisindeki en kotu pizzaydi.

detaylara fazla mi takilmaktayim bilemedim ama, bekleme odasi midir nedir oradayken, su an ki okulumdan iki kisi, onceki okulumdan da iki kisi gordum, herkes bir interrail kafasinda bunu anladim. bu arada adana’dan koln’e ulasmaya calisan kucuk bir populasyon 6 saattir havaalaninda beklemnin getirdigi gerginlikle etrafa bagiriyorlardi. butun ucaklarin rotarli olmasi beni biraz korkuttu, ama bizim ucak icin hicbir sey gozukmuyordu. korkutucu olan basimiza geldi, gayet pistte bizi bekleyen bir ucak varkene, koln yolcularinin izdahami yuzunden bizleri ucaga 1 bucuk saatte anca alabildiler.

ucakta kendimi acil cikis kapisindan sorumlu buldum, en buyuk hayalim uyumak oldugu icin bu yuku tasimak istemedi, ucakta zaten toplamda 30-40 kisi ya vardi ya yoktu, yer degistirdim ve uyudum. uyandigimda hostes ’ siz yemek siparisi vermistiniz getirdik uyuyodunuz isterseniz verelim yine de’ milano sokaklarinda nereye gittigimi bilmeden dolasirken elimde ceasar salata tasimak pek cazip gelmedigi icin teklifi geri cevirdim ki saat zaten 2 filan di.

ucaktan indik, kimse yok iki tane pasaport polisi, baska ucak da yok.bavullar hemen cikti. kapilar acildi, bergamo da in cin top oynuyor! shuttle desen yok.tren garina benzer bir sey hic yok. shuttle saatlerine bakayim dedim, en erken 4 bucukta. neyse artik bekleyecegiz. kendime bir interrailci arkadas buldum, o da romaya gidiyormus, floransa, roma tren hattinin uzerinde oldugu icin dedik en iyisi biz berabercene hareket edelim. 4 bucuga kadar kahve esliginde muhabet ettik, shuttle’imiza bindik gara vardik. en erken tren 5:45 iyi guzel beklemeyecegiz derken, bilet alamama operasyonlarindan dolayi kendimizi 7:15 trenini beklerken bulduk.benim bunye tabii uykusuzluktan error vermekte, ama trende de uyuyamiyorum ya duragi kacirirsam kendimi napoli de bulursam. 9 da kendimi santa maria novella istasyonunda buldum ve uykusuzluktan cokmus bunyeyi daha da fazla yormamak icin kendimi taxi’ye attim, lonely planet rehberimde floransa ici taxi ulasimi 10 euros’ yu gecmiyomus dedim kaziklanmam en iyisi taxi.

buraya gelmeden once en cok korkutugum sey bir binanin 6. katinda kendimi bulmak, cunku bu memlekette ( aslen guzel bir sey) asansor yok. ve kendimi 4 bucuk kat yukarida bir elimde 16.4 kiloluk diger elimde ise 5 kiloluk bavul tasirken buldum. evim sirin mi sirin, kassak ispanyol pansiyonu olacak. ev sahibesi orta yaslimsi italyan bir kadin, bir oda da meksikali asci universite ogrencisi bir genc ve bir odada ben. bu italyan pansiyonu havasi zaten okulda da hakim hatta italyanca yerine bilimum alakasiz dil cozup geri donmekten korkuyorum.

insan evine yerlesir yerlesmez dus alir ve uyur dimi, ben oyle yapmadim okuluma gittim ve dersime girdim. sinifimda bir fransiz, iki alman, uc brezilyali, bir taylandli,bir israilli bir de ingiliz var. kadin populasyonu cogunlukta. yas olarak en kucugun bi buyugu durumundayim, ama gencler de var. siniftan gozlemledigim sey ise millet sakir sakir konusuyor. ama nasil konusuyorlar sonra fark ettim, portekizceyi italyan aksaniyla konusuyolar, aslen olmuyor tabi. bu ilk dersin sonunda kahvalti etmekten soz ederkene korkunc derecede ac oldugumu fark ettim.cikista ingiliz iki alman taylandli ve ben yemege gittik. taylandli kiz muthis komik. bucur bir sey 15-16 yaslarinda. her seyi merak ediyor, sigara paketini alip ’ oh can i look, it is just the first time i saw one that close i am just curious’ diyiverdi.yemek oyle muhtesem degildi, ve biraz kazikti ama o kadar actik ki zaten cok oyle guzel bir ‘trattoria’ aramadik. yol boyunca da ingiliz kiza 5 yildir hayallerimi susleyen o muhtesem dondurmayi yapan yeri anlattim. ve kiz ’ i know where it is! my landlady told me!’ demez mi beni goturdu hemen, zaten yolu hatirladim. ve dunya uzerindeki -cok net- en guzel dondurmadan bir top aldim ve afiyetle yedim.oyle bir mekan dusunun ki iceri girdiginizde neye bakacaginizi sasiriyorsunuz, tam su ve su dondurmayi istiyorum dediginiz anda bir baskasi gozunuze carpiyor. ben 5 yil onceden deneyimli oldugum icin favori uclu ‘limoncello-turuncgil ve erimis cikolata’ umden turuncgili sectim, ve tipki hatirladigim gibi muhtesemdi!

eve dondum ve bir guzel uyudum, alisverisimi yaptim yemegimi yedim ve kendimi sabah yazilmis oldugum sanat tarihi hocasiyla sehri turlamaca etkinligine attim.bir sure sonra italyanca dinlemekten beynim eridi ama cogunlugu da anladim mutlu oldum, asiri yorgunluk uzerine fazla yurumenin etkisiyle muhtesem bir uyku cektim.

buraya kadar okuduysaniz tebrik ediyorum. devami var aslen. ama bugun tam olarak bitmedigi icin de sonra yazarim diyorum.

not duseyim ki burada indirim bitmemis gibi gerci yine muhtesem bir alisveris yapamayacagim ama.. girer denerim, ayakkabinin memleketi cenneti ne de olsa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder