29.8.10

euronight

20 agustos cuma aksami paris'e gitmek icin trene bindim.
1 aylik bir bavulla gelmis oldugumu dusunursek, evden tren istasyonuna gitmek baya zor oldu. insanlar aciyan gozlerle bakiyorlardi zaten.

floransa-paris direkt trenlerde yer olmadigi icin once milano'ya gidip ordan aktarma yapacaktim.
dedim ilk trende uyumayalim kaciririz maciririz..

gentile bir arkadas sayesinde bavullarimi yerlestirdikten sonra vagonun en dibindeki yerime gectim, klasik perzona seyahat mod olaraktan ayaklarimi koltuga cekip hanif kureishi kitabima basladi.
hanif kureishi yi severiz valla,initmacy cok guzeldir, bu sefer kisa hikayelerine basladim. gerci bir sure sonra yan koltuklari 10 cocuklu bir aile ele gecirdi.

milano'da 'couchettes'li trenime bindim, bir odada 4 kisilik yer var sanarken ben, kendimi 6 kisinin sigdirilmaya calisildigi bir odada buldum. bir italyan cift iki japon bir milleti belirsiz bir kisi ve ben. ranzaa yerlestikten sonra uyumanin mumkun olmayacagini dusunerekten restaurant'a gectim, biraz kitpa okudum. uyku agir basinca, dedim care yok yatacaz.
zaten hayalimdi muzik soyle, tingir mingir tren.

oodaya geri dondum, italyan kadina dedim ehi ehi biraz darmis burasi
-ya evet ama yerlesince cok rahat valla..
yerlestim ve gercekten de cok rahatti, oyle bir guzel uyudum ki paris'e kadar, kullagimda muzik tingir mingir.

sabahleyin uyandigimda bercy'deydik.
inanin bana paris'e geldiginiz de ilk gormek isteyeceginiz yer bercy degildir.
benim oyle oldu. ve bir iki gun biraz problemli gecti bu yuzden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder